Herkese yeni bir haftadan merhaba! Öncelikle ülkemize geçmiş olsunlar diliyor ve devam eden az sayıda yangının da kontrol altına alınmasını umuyorum.
Bu haftaki yazımız üniversite sınavına girip diyetisyen olmayı da seçenekler arasına koyan öğrencilerimiz için olacak. Ancak sadece kendi fikirlerimi aktardığımı belirtmek isterim.
Diyetisyen olmak isteyen öğrenciler, üniversitelerin “Sağlık Bilimleri Fakültesi veya Yüksekokulu- Beslenme ve Diyetetik Bölümü” nü tercih etmelidir. Bölümümüz 4 yıllık eğitim vermektedir ancak hazırlık senesi ile beraber 5 yıla çıkabilmektedir. Beslenme ve Diyetetik bölümünde aslında sanılanın aksine bizlere 4 yıl boyunca zayıflama diyetlerinin nasıl yazıldığı değil, spesifik hastalıklarda beslenme tedavisi, anne-çocuk beslenmesi, biyokimya, enteral/parenteral beslenme ihtiyaçları ve hesaplamaları, anatomi, fizyoloji, toplu beslenme sistemleri gibi birçok ayrı konu öğretilir. Ayrıca 4. sınıfta hastanelerin farklı bölümlerinde(kardiyoloji,onkoloji,çocuk hastanesi,yanık vb.) staj yaptırılır ve hastalarla birebir iletişim ve besinsel tedavi yeteneği kazandırılır. Zayıflama diyetleri bu sürecin ufak bir kısmıdır. Mezun olan öğrenci ise özel hastaneler, atama ile devlet hastaneleri veya toplu beslenme kurumları, özel yemek dağıtımı yapan firmalar, bireysel ofis gibi birçok alanda mesleğe başlayabilir. Ayrıca sınavlarda yeterli başarıyı sağlar ise akademisyen olarak üniversitelerde de meslek hayatına devam edebilir. Tüm bu bilgilerden sonra gelelim 4 yıllık diyetisyen olarak benim görüşlerime..
Önceki yazılarımızda da yazdığımız gibi eğer insanoğlu beslenmesini düzenleyebilirse, dünya üzerindeki birçok hastalık, bu hastalıkların ülkelere verdiği maddi yük, kişiler üzerindeki psikolojik yük, dünyaya bıraktığımız karbon ayak izi miktarı ve daha birçok problem faktörü çok ciddi anlamda azalacaktır. Yani beslenmeyi düzenlemek sadece birey değil tüm dünya için ciddi bir fayda mekanizması doğuracaktır. Dolayısı ile bu meslek dünyanın en kıymetli mesleklerindendir bana göre. Ancak gelgelelim, bu mesleğin özellikle bizim ülkemizde uygulanış şekli genellikle bu doğrultuda değil..
Mesleki anlamda en büyük hayal kırıklıklarımdan biri insanların “sağlıklı” olmayı hedeflemediklerini görmem. Birçok insana göre maalesef diyetisyen sadece insanları zayıflatan, bunu da çok hızlı yapması gereken bir meslek erbabıdır. Sürekli detokslar vermeli, sürekli zayıflatıcı çay ve içecek gönderileri paylaşmalı, 3 günde 5 kilo verdiren listeler(!) oluşturmalıyız ki dikkat çekebilelim. Genelde maalesef “sağlıklı kilo kaybı aralığı budur” veya “şeker dengenizi bu şekilde sağlamalıyız” gibi konuları görüşürken insanlarda ciddi tatminsizlik görebiliyoruz çünkü rakamları değil sağlığı vadediyoruz. Veya bazen telefon ile arandığımızda “bana ayda bu miktarda kilo verdirin” diyip çok uçuk nokta atışı bir sayı belirleyen biri ile görüşmemiz olabiliyor. Bazen dilimizde tüy bitercesine sağlıklı olanı birçok örnek ve tecrübelerimiz ile anlatıyoruz ancak yine hızlı kilo verme isteği tüm sağlıklı unsurları ezip geçiyor. Sizin beslenme üzerine aldığınız 4 yıllık eğitim bir kenara itilirken televizyon programındaki birinin açıklamaları çok daha kıymetli olabiliyor. Çünkü sağlıklı olan sıkıcıdır,rutindir. Sağlıksız olan farklıdır ve dikkat çekicidir.
Aslında sert detoks programları, sizi aç bırakan katı listeler yazmak bir diyetisyen için işin en kolay kısmıdır. Ancak biz diyetisyenler sizin metabolizma hızınıza, cinsiyetinize, hastalıklar ve kullandığınız ilaçlara, yaşınıza, yaşam tarzınıza ve birçok faktöre bakarak uygun listeyi oluşturmakla yükümlüyüz. Bu çok daha uzun bir iştir aslında. Detokslar ve herkese ortak hitap eden sert listeler oluşturmak çok daha zahmetsizdir. Ancak maalesef yeterli merak ve ilgi sağlıklı diyetlerle değil ancak bu tarz mesleğimiz açısından hiç ama hiç etik olmayan unsurlardan sağlanabiliyor. Bana göre mesleğin en üzücü kısmı bu gerçekliktir.
Bunun dışında mesleğe birçok hayalle giren öğrenciler maalesef koca bir “işsizlik” gerçeği ile karşılaşabiliyor. Aşırı mezun verilmesi bu kıymetli bölümün öğrencilerini mecburen iş mücadelesinde öne geçme çabasına itiyor ve anlattığım durumları yaratıyor. Ayrıca bölümümüzde çok ciddi atama ve akademik ilerleme problemi bulunuyor. Sorunlar yeni sorunları doğuruyor ve birçok meslekte olduğu gibi Beslenme ve Diyetetik öğrencileri de yorucu bir mücadelede buluyor kendini.
Sonuç olarak bu bölümü okuyan, okumayı düşünen veya başka bir bölümde olan öğrencilere ilk söylemek istediğim şey sizler çok kıymetlisiniz ve ülkemizin geleceğisiniz. Birçok zorlukla karşılaşabilirsiniz ancak çalışmaktan geri durmamalısınız ve ne zorlukla karşılaşırsanız karşılaşın “MESLEK ETİĞİ” ‘nden asla ayrılmamalısınız. En azından yıllar geçtikçe hangi konumda olursanız olun yüreğiniz rahat olmalı. “Ülkem için doğru bir şeyler yapmaya çalıştım” diyebilmelisiniz. Ben hep bir bireyi dahi etkileyebilmenin çok ciddi bir kazanım olduğuna inanırım.
Tüm öğrencilere başarılar ve herkese mutlu haftalar diliyorum!