Modern savaşların teknolojik gelişmelerle birlikte devletlerin sahadaki taktik ve stratejilerini yeniden şekillendirmesi, askeri stratejiler üzerine yeniden düşünülmesini gerekli kılmıştır. Değişen askeri stratejiler ve yeni jeopolitiği kavrayabilmek için ise, cümlenin başına dönmek ve askeri teknolojinin ilerlediği yönü ve kullanımını irdelemek gerekiyor.

Son yıllarda havacılık ve uzay sanayi alanında yaşanan gelişmeler savunma teknolojilerinin boyutlarını tamamen değiştirmiştir. Örneğin, SpaceX’in 2020 yılında başarıyla gerçekleştirdiği Crew Dragon görevleri (SpaceX, 2024), ticari uzay taşımacılığını gerçeklik haline getirirken, NASA ile ortak Mars misyonları kapsamında geliştirilen Starship Projesi’nin gelecekte askeri lojistik ve destek için de kullanılabileceği öngörülmektedir. Ayrıca Rusya ve Çin gibi ülkelerin test ettiği hipersonik füzeler, sesin 5 katı hızla hedefe ulaşabilme kabiliyeti (Kania, 2023), sunarak mevcut savunma sistemlerinin ötesinde yeni bir alan yaratmakla birlikte öngörülemezlik riskini de beraberinde getirmektedir. Uzaydan gözetleme ve tespit sistemlerinde ise Amerika Birleşik Devletleri’nin geliştirdiği ve dünya yörüngesindeki 1000’den fazla aktif uyduyu içeren sistem ağı tam zamanlı istihbarat sağlama kapasitesiyle askeri operasyonel harekatların seyrini değiştirmiştir.

2022 yılında Rusya-Ukrayna savaşı sırasında, Starlink uydu sistemi üzerinden sağlanan iletişim ve uydu görüntüleme teknolojilerinin savaşın seyrine etkisi gelişen askeri teknolojilerin uluslararası ilişkilerde stratejik önemini gün yüzüne çıkarmaktadır (Jayanti, 2023). Bu gelişmeler doğrultusunda dikkat çekici örneklerden biri de İnsansız Hava Araçları (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) olarak tanımladığımız otonom sistemlerdir. 18. Yüzyıldan bu yana tarihte tanıklık ettiğimiz savaş algısının ötesinde yeni savaş stratejileri gelişmektedir. Gelişen İHA ve SİHA teknolojileri zaman içerisinde ihtiyaçlara göre farklılaşan, çeşitli SİHA sistemlerinin geliştirilmesine ortam hazırlamıştır. 21. yüzyılda uluslararası siyasetin bir parçası olan İHA ve SİHA teknolojisi 20 yılı bulan bir süre içerisinde birçok devlet ve devlet dışı aktör tarafından çatışma sahalarında kullanılan bir teknoloji haline gelmiştir (Çağlar, Gülmez, 2023). Bayraktar TB2’de bu doğrultuda hızla gelişen trendleri yakalayarak savunma sanayii kabiliyetini geliştirmiş, insansız hava araçları ihracat oranlarında uluslararası talebi artırarak, operasyonel başarılarıyla Türk savunma sanayi ihracatına ve Türk ekonomisine ciddi katkılarda bulunmuştur.

Günümüzde İHA ve SİHA sistemleri uluslararası krizlerde stratejik denge unsurlarından biri haline gelmiştir. 2014’te başlayan gerilimlerin 2022’de çatışma haline dönüştüğü Rusya-Ukrayna savaşı, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde çözüme kavuşturulmaya çalışılan dünya gündeminin sıcak konularından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Nabzın yüksek olduğu bölgede Türkiye'de hem jeopolitik konumu hem de ekopolitik konumu ve rolü dolayısıyla denge politikası uygulamaya çalışmaktadır. Savaş süresince görüldüğü üzere, kendi savunma sanayiinde büyük miktarda silah ve mühimmat üretebilen ve halihazırda nükleer silahlara sahip olan Rusya karşısında Ukrayna, zaman zaman gerçekleştirdiği sürpriz saldırı ve ilerleyişler dışında savunma halinde kalmıştır. TB-2 SİHA’lar bu bağlamda Ukrayna’nın savunma stratejisinin ve sahadaki operasyonel başarılarının önemli bir parçası haline gelmiş, Ukrayna’nın süregiden savaşı dengeye getirmesinde oldukça etkili olmuştur.

TB2, aynı zamanda Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı gibi operasyonlarda da başarılı sonuçlara imza atmıştır. Özellikle Zeytin Dalı harekatında TB2’nin 5300 saat uçuşu, bu operasyonda asker kaybını minimum seviyede tutarak operasyonun daha kısa sürede gerçekleşmesine katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda kardeş ülkemiz Azerbaycan’ın Karabağ zaferinde de TB2’lerin rolü oldukça büyüktür. Bunun yanı sıra TB2 SİHA, Doğu Akdeniz’de görev yapan sondaj gemilerinin güvenliğinden, göçmenlerin kurtarılmasına; orman yangınlarının tespitinden, istihbarat faaliyetlerine değin pek çok alanda etki yaratmaktadır. Bu çalışma genel anlamda Türk SİHA ve İHA’larının Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere savaş stratejilerini nasıl etkilediği ve uluslararası ilişkiler nezdinde elde ettiği başarıya odaklanmaktadır. Çalışmada Rusya-Ukrayna savaşı gibi küresel çatışmalarla birlikte 2024 Türk savunma sanayi ihracat verileri, bayraktar firmasının üretmiş olduğu İHA/SİHA’lara gösterilen ilgiyi, operasyonlara etkisini ve kapasitelerini ele almaktadır.

Türk Savunma Sanayii Gelişimi Genel Bakış

Türk savunma sanayinin kökleri Osmanlı İmparatorluğu dönemine dayanmaktadır (Akalın ve Bıyıkoğlu, 2009). Millileşme stratejilerinin gelişimi ise 1974’te yaşanan Kıbrıs Harekatı sonucunda ABD’nin Türkiye’ye uygulamış olduğu ambargo sonucunda hız kazanmıştır. Özellikle 1980 sonrası liberalleşme politikalarının hız kazanması; ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN, ASPİLSAN gibi şirketler Türk savunma sanayinin yapı taşlarını oluşturmuştur. Bu şirketler aracılığıyla Türkiye'nin kendi savunma sanayi araçlarını üretmesi, hem dışa bağımlılığın kırılması hem de teknolojik ve ulusal bağımsızlığın kazanılmasında oldukça önemli bir paya sahiptir. Devletlerin gerek uluslararası alanda gerekse de ülke içerisinde karşılaştığı gelişmeler ve geçirdiği süreçler savunma sanayiinin canlandırılması ve güç kazanmasında temel dinamiklerdir. Türkiye açısından da savunma sanayii unsurlarını dış misyonlar ve pazarlar geliştirmek kadar, ülke bütünlüğünü ve istikrarını tehdit eden terör faaliyetlerini bertaraf etmek için kullanmak da önemli olmuştur. Türkiye bu bağlamda zaman zaman insan hakları ihlallerine neden olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. Silahlı çatışma hukukunda temel prensip kimlerin hedef olacağı ve bunun için savaşanlarla sivillerin ayırt edilebilirliği olan ayrım ilkesidir. (Ak, Avaner, 2019).

Silahlı çatışmada sivil kayıplar kaçınılmaz olmakla birlikte Türk ordusu bu durumdan kaçınmak için son derece özenli davranmaktadır. Nitekim, ne PKK/YPG ile mücadelede ne ülke içindeki ne de Suriye’nin kuzeyindeki bölgede insan hakları ihlalleri yapıldığına ilişkin iddiaları destekleyebilecek sağlam kanıtlar bugüne dek ortaya sürülmemiş, eleştiriler iddia boyutunda kalmıştır. Terörle mücadele de otonom sistemlerin (İHA/SİHA) kullanılmasının hukuki çerçevesi Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51. Maddesi ile çizilmiştir. Birleşmiş Milletler, Antlaşmasının 51. maddesi devletlere ulusal barış ve güvenliğinin tehdit altında olduğu hallerde meşru müdafaa hakkı tanınmıştır. (TBMM İnsan Hakları Komisyonu, 2019). Ak & Avaner (2019), ülkesinde terörle mücadele eden bir devlet açısından uygulanacak hukuki standartlar çatışmaların şiddetine bağlı olmakla birlikte üç seviyeye ayırmıştır. Bunlar, ilk olarak sınırlı olay ve çapta eylemlere yönelik hayatın normal akışı içinde insan hakları hukukuna uygun olarak mücadele yöntemi, ikincisi insan haklarını gözetmekle birlikte daha sınırlayıcı tedbirlerle mücadele edilmesi, üçüncüsü ise ülke içinde silahlı çatışma şartları oluşması ve uluslararası silahlı çatışma/insancıl hukukun uygulanabilir olmasıdır.

Türk savunma sanayii, küresel ölçekteki başarılarıyla dikkat çekerken, uluslararası listelerdeki yükselişiyle de sektördeki rekabet gücünü ve etkinliğini giderek artırmaktadır. Tablo 1’de Defense New Tops tarafından 2023 yılında yayınlanan raporunda 47. Sırada yer alan ASELSAN’ın 2024 raporunda 42.sıraya yükseldiği; 2023 yılındaki raporunda ise 58.sırada yer aldığı görülmektedir. Yine 2024 raporunda TUSAŞ’ın 50. sıraya yükseldiği ve Listedeki diğer iki Türk şirketi olan ROKETSAN’ın 80., ASFAT’ın ise 100.sıradaki konumunu korumaya devam ettiği görülmektedir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) dünyanın ilk 100 savunma sanayi şirketi listesinde Baykar 76. sırayı almıştır. Aynı zamanda Baykar’ın ilk uçağını 1915’te üreten dünyanın en eski uçak üreticileri arasında yer alan İtalyan havacılık şirketi Piaggio Aerospace’i ihalesini kazanması (Baykar, 2024), Türk savunma şirketlerinin gelişimini göstermektedir.

Abs 1

Rusya- Ukrayna Savaşında TB-2’nin Rolü
Ukrayna’nın Avrupa Birliği ve NATO ile işbirliği çerçevesinde bir politika izlemesi üzerine Rusya’nın daha agresif bir politika benimsediği söylenebilir (Çalışkan, 2022). Buna karşılık olarak da Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi uluslararası alanda sertçe eleştirmiştir. Bu noktada Türkiye ise denge politikası izlemekle birlikte savaşın başından beri uluslararası siyasetinin temel prensiplerinden biri olarak Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemiştir. Öte yandan Türk savunma sanayinde Bayraktar’ın üretmiş olduğu TB2’yi de Ukrayna’nın kullanımına açmış, TB2, 2019’da Ukrayna ordusu envanterine girmiş ve 2021’de Ukrayna ilk kez Donbas üzerinde kullanmıştır. TB2’lerin bölgedeki operasyonel başarısı Türk savunma sanayinin uluslararası alanda tanınırlığını artmış ve Türk savunma sanayii ürünlerine olan talebi arttırmıştır. Aynı zamanda Türkiye, bu iki devlet arasında barışı sağlamak adına çeşitli sayıda arabuluculuk girişiminde bulunmuştur (Yıldırım, Çınar 2024). Türkiye arabulucu konumunda her iki devlet ülkeyle de diyaloglarını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak her iki devletin çıkarları söz konusu olduğunda bir uzlaşıya varılması pek de kolay değildir. Devam eden savaşın maliyetleri göz önünde bulundurulduğunda Economic Recovery adlı bir grup ekonomist işgalin ilk 23 gününün Rusya ekonomisine 19,9 milyar dolara mal olduğunu ifade etmiştir (Barria, 2022). Savaşın başından bu zamana değin verilen askeri, sivil kayıplar ile ekonomik zarar her iki ülke için de yıpratıcı ve sürdürülemez bir noktaya gelmiştir.

Baykar Taktik Blok 2 (TB-2)
“Köklerden Geleceğe” sloganıyla 5100 personeli bünyesinde barındıran 2024 yılında 6.2 milyar dolarlık sözleşmeye imza atan Baykar’ın ürettiği ilk milli SİHA Bayraktar Taktik Blok 2 (TB2)’dir. %93 yerlilik oranıyla rekor kıran tam otomatik uçuş kontrol ve 3 yedekli otopilot sistemi, tam otomatik iniş ve kalkış özelliği ile Türk havacılık tarihinde 1 milyon uçuş saatini başarıyla tamamlamıştır (Baykar, 2024). Aynı zamanda Bayraktar TB2 SİHA’nın 33 ülkeyle, Akıncı TİHA için 9 ülkeyle ihracat anlaşması bulunmaktadır. Savunma Sanayi Başkanı Haluk Görgün açıklamalarında 2023 yılında 5,5 milyar dolar olarak gerçekleşen genel savunma ihracatının 2024’te NATO ve hizmet ihracatları dahil olmak üzere toplam ihracatın %29’luk bir artışla 7,154 milyar dolara ulaştığını belirtmiştir (Türk Silahlı Kuvvetlerini Vakfı, 2025). Bu rakamlar Türk Savunma Sanayiinin ekonomik gelişimini göstermekle birlikte son yıllarda başarılı ihracat performanslarını ifade etmektedir. Bu bağlamda Grafik 1’de 2020-2024 yılları arasında milyar dolar cinsinden Türk savunma sanayiinin gelişimini gösterilmiştir.

Abs 2

Baykar, Savunma Sanayi Başkanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre savunma ve havacılık sektörünün ihracat lideri olmuştur. Aynı zamanda Gelir İdaresi Başkanlığının Türkiye’de 2023 yılında en çok gelir vergisi ödeyen mükellefler listesinde ilk sırada Selçuk Bayraktar ikinci sırada Haluk Bayraktar üçüncü sırada Mustafa Rahmi Koç yer almıştır. (Baykar, 2024).
Sonuç olarak Türkiye’nin dış politikada denge kurma çabaları özellikle Rusya- Ukrayna savaşı bağlamında dikkat çekmiştir. Gerilimin her geçen gün tırmandığı bir uluslararası alanda, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması adına yerli ve milli üretim olan TB-2’nin çatışma bölgesinde etkili bir araç olarak öne çıkması, taraflardan birinin üstünlük sağlamasının önüne geçilmesi ve çatışma dinamiklerinde dengeleyici bir rol oynamıştır. Bu anlamda her iki devletin silahlı çatışma sahalarında yaşadıkları kayıplar uluslararası barış inşası ve uzlaşıya dayalı hukuk prensiplerine dayalı sınır güvenliği politikalarının önemini bir kez dava vurgulamıştır. Türkiye’nin bölgede yükselen güç olarak konumlanması, özellikle 2018-2022 dönemi arasında gerçekleştirdiği silah ihracatıyla; Katar %20, Birleşik Arap Emirlikleri %17 (BAE) ve %13 Umman (Savunma SanayiST, 2023) gibi 185 farklı ülkeye ürün ihraç etmesi Türkiye’nin bölgede aktif rolünü pekiştirmekte ve savunma sanayii alanında küresel bir güç olma yolundaki hedeflerini desteklemektedir.