Travma kelime anlamını Antik Yunan’dan alır ve zırhları delinmiş, yaralanmış asker demektir. Bütünlüğün bozulması anlamına gelir. Ruh sağlığında ise psikolojik bütünlüğün bozulması demektir.
Her zor deneyim travma sayılmaz. Bir olaya travma diyebilmemiz için panik, dehşet ve o şok edici hali yaşıyor olmamız gereklidir.
Travma geçmişi olan birinin güncel hayatta da travmanın etkisini devam ettirip ettirmediğini belirleyen bazı etmenler vardır. Örneğin deprem bir travmadır. Ancak depremden sonra kişinin ne kadar sarmalandığı, ne kadar ihmal edilip edilmediği, ne kadar şefkat gördüğü, ne kadar anlaşıldığı, ne kadar yardım edildiği gibi etmenler bu durumun travmatik etkisinin uzayıp uzamayacağını belirler.
Benzer şekilde bir bireyin çocukken yaşadığı bir travma karşısında ne tepki gördüğü de önemli. Travma sonrası ona nasıl tepki verildi? Ona öfkeyle mi davranıldı? Suçlandı mı yoksa görmezden mi gelindi? Bir şekilde çocuğun sarmalanma ihtiyacı giderilmemişse çocukluk travmalarımız günlük hayatımızda etkilerini yaşatmaya devam eder.
Travmayı daha da travmatize eden şey inanılmama, yalnız bırakılma, gereken desteğin bulunmaması. Ancak bazı aileler maalesef henüz kendi travmaları ile yüzleşemedikleri için ya inanmama ya da suçlama eğiliminde olabiliyorlar.
Geçmişinde yaşamış olduğu travmaya karşı suçlanmış olan çocuk, yetişkin olarak aldığı rollerde kendini suçlayabilir. Burada duruma uygun olmayan bir suçlamadan bahsediyorum. Örneğin, hiçbir suçu yokken sevgilisinin ağlamasından kendini sorumlu tutabilir, arkadaşını memnun edemediği için kendini suçlayabilir, kendisiyle hiç alakalı olmayan konuları kendine dopru çekerek kendini suçlamanın bir yolunu bulabilir.
Benzer şekilde çocukken kendisine duyarsız kalan ebeveynlerle büyümüş olan bir çocuk yetişkin olduğunda yakınlarının veya kendinin duygularına duyarsız kalabilir. Duygulara duyarsızlaşma artık onun için bir savunma mekanizması olmuştur. “Güçlü görünüyorum çünkü acımı ancak böyle kapatabiliyorum.” mesajı veriyordur aslında içten içe .
Paylaşılmamış her travma yetişkin hayatımızda sorun olarak kalmaya devam eder. Travmayı silmek diye bir şey yoktur. Ama umut vardır. Bize nasıl davranıldıysa kendimize öyle davranmak zorunda değiliz. Her acının ardından bir umut vardır. Hayat bir telafidir aslında. Ama telafi yoluna gitmeden hemen önce bir kabul ve farkındalık gelmelidir. Önce “Evet ben bunu yaşadım.” demeli ardından dönüşüm süreci zaten gelecektir.