Günümüzde artık bütün çalışmalarda kanıtlıdır ki fazla kilolar ve yanlış beslenme düzeni birçok hastalığın temel sebebidir. Bir hastalığı tedavi etmektense o hastalığın yaşanmadan önlenmesi çok daha önemlidir. Dolayısı ile sağlıklı kiloda bir birey olmak sağlığın ilk adımlarındandır. Bu yüzden kilo vermek ve almak, BKİ, yağ oranı gibi kavramlar her gün daha da popülerleşerek karşımıza çıkmaktadır. Ve zayıflamak, yüksek yağ oranını düşürebilmek için birçok farklı doğru veya yanlış bilgi vardır. En çok bilgi kirliliği olan konulardan biri ise yağ yakmak için kullanılan takviyelerdir. Bu takviyelerden biri “L-karnitin” dir. Ve bugünki yazımızda bu takviyenin özelliklerine değineceğiz.
L-karnitin,karaciğer ve böbrekte üretilen, direkt protein olarak adlandırılamayan bir tür modifiye amino asittir. Üretiminde c vitamini, demir iyonları ve niasin rol oynar.
L-karnitin insan vücudunda üretilmesinin yanısıra et, balık, süt gibi besinlerden de alınabilmektedir.
L-karnitin, mitokondriyal yağ asidi oksidasyonunu yükselterek ve bir "protein koruyucu etki" sağlayarak enerji metabolizmasını modüle eder ve bu yönüyle lipid katabolizmasını güçlendirmeye yönelik fonksiyonel bir besin takviyesi olarak kabul edilir. Yani en kısa tanımı ile yağ yakımı ve protein yapımına destek verir.
L-karnitinin zaten vücudumuzda üretiliyor olması dışarıdan özellikle bir takviye almayı gerektirmez. Ancak beslenme yoluyla vücuda aşırı yağ alınırsa ürettiğimiz bu yağ yakıcı madde yeterince iş göremez ve kilo artışı yaşarız. Ayrıca yapılan bir çalışmaya göre fazla yemek yemesek bile eğer vücudumuzda l-karnitin yeterince yoksa yine yağların yıkımında sorun yaşanacak, “çabuk kilo alıyorum” veya “bir türlü kilo veremiyorum” diyen insanların arasında bulunma ihtimalimiz artacaktır. İşte bu durumların neticesinde l-karnitin takviyeleri bazen gerçekten işe yarayabilmektedir. Çalışmalarla bu durumu inceleyeceğiz.
Öncelikle bilinmelidir ki dengeli bir beslenme ve düzenli spor yoksa tek başına l-karnitin takviyesi kesinlikle işe yaramayacaktır. Ancak yapılan çalışmalar gösteriyor ki hepsi birlikte bir sinerji ile hareket ederse obez hastalarda, zor kilo verenlerde kilo azaltıcı etki gösterebilmektedir. Hem insanlar üzerinde hem de fareler üzerinde yapılan çalışmalar bu durumu kanıtlamaktadır.
Fareler üzerinde yapılan bir başka çalışmada karaciğer hasarını ve karaciğer yağlanmasını azaltıcı etki gösterdiği, ayrıca kronik böbrek yetmezliğine iyi gelebildiği ortaya çıkarılmıştır. Bu durum insan üzerinde daha farklı çalışmalarla incelenmelidir ancak insan için de fareler üzerinde yapılan deney gibi bir etki gösterme ihtimali olabilir.
Tip-2 diyabetli hastalarda yapılan bir başka çalışmada ise L-karnitin kullanımının kas kütlesini artırdığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca l-karnitin bir tür antioksidan görevi görerek oksidatif stresi azaltmak için de işe yaramaktadır.
L-karnitinin en uygun ve etkili dozu çalışmalarda 2000 mg şeklinde ortaya çıkmıştır ancak 3000 mg’ı geçmemesi özellikle tavsiye edilmektedir. Genelde spordan 30-40 dk önce kullanıldığında maksimum verimi sağlamaktadır. Bazen takviyelerin içinde kafein, taurin vs gibi ekstra enerji artırıcı ve metabolizma hızlandırıcı faktörler bulunmaktadır. Ancak özellikle tansiyon, böbrek ve kalp hastaları bu tür ürünleri kullanmadan önce mutlaka doktora danışmalıdır. Yanlış ve yüksek dozda kullanımı çarpıntı, aşırı terleme, mide bulantısı, kusma, ishal gibi durumlara sebep olabilir.
Bir diyetisyen olarak benim görüşüme gelecek olursak..
Eğer özellikle yukarıda belirtilenler gibi ciddi bir hastalığınız yok ise ve kilo vermekte zorlanan, daha önce birçok kez diyet denemiş ancak başarılı olmamış bir bireyseniz bu takviye düşünülebilir. L-karnitin özellikle haftanın yüksek antrenman yapılacak birkaç gününde kullanılabilir. Ancak aylar boyu düzenli kullanımı tavsiye edilmemektedir, ara verilerek kullanılmalıdır. Dolayısı ile dikkatli kullanılırsa tavsiye edilebilecek bir takviyedir.
Herkese mutlu, huzurlu, fit haftalar!